Çirkin

Herkesin olduğu gibi benim hayat çizgimde de olayların gidişatını değiştiren ve dünya tarihi ile kıyaslandığında önem derecesi meçhul hayatımda yeni bir çağın başlangıcı sayılabilecek milatlar var. Misal Leonard Cohen konserini dinlemeden öncesi ve dinledikten sonrası, Robert A. Heinlein’nın Yaban Diyarlardaki Yabancı’sını okumadan öncesi ve okuduktan sonrası, tarih sayfalarında ilk sevgilim olarak kendini kayıtlara geçirmiş G..’yle birlikte olmaya başlamadan öncesi ve onu terk ettikten sonrası gibi. Son örnekteki zaman kaymasının sebebi ise aradan geçen yıllardan sonra bahsi geçen şahısla olan hatıralarımın gerçekliğini sorguluyor oluşum ki bu ilerleyen günlerde başka bir itirafnamenin konusu olabilir ama bugün üzerinde durmayalım.

Bu gecemize konu olacak milat ise bir İstanbul hikayesi ve de bir İzmir yüzleşmesi. Cezai ehliyetimi almama daha 5 ay vardı. Sadece yeni bir şehre taşınmakla kalmamış, yeni bir hayata ve hatta yeni bir kimliğe taşınmıştım. Bugünlerde halihazırda yanımda yakınımda olanlar bile o tarihten önceki 6-7 yıla dair ne bir fotoğraf görmüşlerdir ne de pek bir hikaye dinlemişlerdir. Toplumsal kurallar çerçevesinde yapılacaklar listesinin üniversite basamağını fırsat bilerek tüm ‘yeni’lerimle tanışırken, karşıma bir adam çıktı. Dönemin en popüler televizyon dizisindeki başrol oyuncusuna benzemesi bir kenara, fakültenin de en yakışıklılarından biri olan bu adam, karşıma çıktı ve bana aşık olduğunu söyledi. Milat!

Fulsen Türker, 1999Bu itirafı, ya da iltifatı diyelim, sindirebilmem ve kabul edebilmem neredeyse üç yılımı aldı. Çünkü ben çirkindim. Cinsiyeti olmayan çirkin bir varlıktım. Güzelliği, alımı, endamı, kadınlığı dillere destan bir annenin, çirkin ve cinsiyetsiz kız çocuğu olarak geçirdiğim yıllarda, topluma uyum sağlamak için oynadığım bir iki küçük oyunu saymazsak bedenimi yani dünya üzerindeki maddesel varlığımı diğer insanlardan saklıyordum. Evimize gelen misafirler anneme ne kadar benzemediğim üzerine konuşmaya başladıklarında çirkinlik ceketime daha da sıkı sarılıyordum.

Hani o yıllarda anneannem kaşlarımı ve bıyıklarımı almama izin verseydi belki… Ama inanın kalın kaş modası o yıllarda çıkmış olsa bile bunun beni kurtaramayacağı kadar tüy vardı suratımda. Hani biri bana bir şeyleri anlatmış olsaydı ve yol gösterseydi de koltuk altımda uzayan ilk tüyleri misafir olarak bir kış gecesi konakladığım sobalı evin buzhane kıvamındaki banyosunda amcamın tıraş bıçağı ile temizlemeye kalkmasaydım… Hani büyüdüğüm evde kadın gibi giyinen ve beni kız çocuğu gibi giydiren birisi olsaydı da ilk gençliğimi dayımın gardırobundan aşırdığım yirmi yaş erkek kıyafetleriyle geçirmesiydim… Hani memelerime uygun doğru sutyeni deneme yanılma yoluyla bulmam beş yılımı almasaydı da bu arada anneanne modeli önü çiçek işlemeli beli lastikli beyaz külotlardan daha erken kurtulabilseydim… Hani yirmilerime gelmeden makyaj yapmayı ya da topuklu ayakkabı ile yürümeyi biraz olsun öğrenebilseydim… O yıllarda hiçbir anlam verememe rağmen aldığım üç beş ‘çıkma teklif’inden birini kabul etmem için hani biri beni biraz itekleseydi… Hayatımda hiçbir zaman ‘keşke’lerin insanı olmadım ama bu ‘hani’ler beni bugün bazı şeylerin ne kadar farklı olabileceği gerçeği ile yüzleştiriyor. Konu sadece bir erkeğin elini tutmak da değil, tiyatro sahnesine çıkmak isterken perde arkasında metin yazdım ben, çünkü çirkindim; hayallerimde hep şarkı söylemek varken atölyeye kapanıp resim yaptım, çünkü çirkindim. İki gece öncesine kadar lise yıllığımı açıp kendi sayfama bakamadım, kendi görüntümden kaçtım. Ben yıllar boyunca kendimi bu hayattan sakladım.

FaçalıZaman geçti, ben bazı şeyleri zor yoldan öğrendim. G…’nin hayatıma dahil olmasının ve sayısız tartışmanın ardından yirmi yaşımda kadın olduğumu kabul ettim, yirmi bir yaşında güzel bir kadına dönüştüm. Üzerinden yıllar geçti, ben dün gece bir ev kazası geçirdim. Bu sabah aynaya baktım, Ağır Roman filminde yüzüne faça yiyen Tina aynadan bana baktı. Telaşe mahal yok, muhtemelen bir hafta sonra izi bile kalmayacak ama bu kazayla vakti zamanında sandığa koyup toprağa gömdüğüm çirkinlik yıllarımı bir anda salonun ortasında karşıma geçmiş benimle dalga geçerlerken buldum. Sonra Melek geldi, yüzüm güldü, hepsi geçti. Belki 30+ yaşlarımı buldu ama beni bugün çok sevdiğim o kadın yapan pek çok şeyle olduğu gibi, sonunda çirkin yıllarımla ve çirkin olduğum için kaçırdığıma inandığım her şeyle barıştım. Bu gece ortaokul lise yıllarımda hiç olmamış sevgililerimi sevdim.

Yatağıma uzandığımda ise yirmi yılı aşkındır saklanan bir hatıra canlandı gözlerimin önünde. Babam, babamın karısı ve babamın karısının kızı ile birlikte yaşadığım o küçük zaman dilimi içinden bir hatıra… Hafızam beni yanıltmıyorsa ilkokul dördüncü sınıfa gidiyordum, bir arkadaşımın doğum günüydü. Babamın karısı, amcam ve yengemin düğünü için dikilmiş nedime elbisemi küçük rötuşlarla gündelik bir elbiseye çevirmişti. Yatak odalarındaki makyaj masasının kadife kaplı pufuna beni oturtup saçlarımı yapmıştı. Mucizevi bir şekilde tekinin henüz fiyonk şeklindeki tokası düşmemiş rugan ayakkabılarımı parlatıp giydirmişti. Arkadaşıma vermem için aldığı hediyeyi güzel bir torbaya koyup, beni kapıdan uğurlarken de tüm doğum günü boyunca da kendimi prenses gibi hissetmiştim. Birazdan yatağıma geri girdiğime, hafızamın bu tek kız çocuğu hatırasına sarılıp uyuyacağım ve yarın o çok sevdiğim hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim.

5 thoughts on “Çirkin

  1. sevgili Fuls, ABD’de yaşamakta olan bir arkadaşımın “okunmaya, üzerinde düşünmeye değer” diyerek yolladığı yazınızı okudum.. Pek hoş.. “Genç bir işadamına” diye bir kitap vardı, okumadıysanız tavsiye ederim.. hikaye benziyor olabilir.. Neyse, size yazma nedenim şu, acaba nerede oturuyorsunuz? Acaba birlikte çalışabilir miyiz diye düşündüm.. yani şöyle, benim eşim ve oğlumun yönetmekte oldukları bir minik ve fakat çok keyifli bir brasserie miz var, sarıyer’de.. Bana “tam size göre” gibi geldi yazıları okuyunca. Karım da bankacıdır! Oğlum, avukat!! Böyle işte.. acaba bana nasıl yanıt.. hah, mail adresimi yazayım, ah.altan@gmail.com selam ve saygılarımla

  2. Değişik yazıyosun bu akşam bir arkadaşım sayesinde fark ettim seni. Değişik derken yazdıklarını küçümsediğimi zannetme belli sağlam bir beyine sahipsin, ancak merak ediyorum bunun sebebi içtiğin cin mi;) içindeki cin mi. Zor bi gecede serinlettin öfkemi, teşekkürler. Birgün karşılıklı sohbet etmeyi çok isterim. Yada cin lerimiz sohbet etsinler. Zaten sanada içindeki ışığı dışarı yansıtmanı sağlayan o değilmi. Günün dünden güzel geçsin herzaman iyi geceler. Saygı ve sevgiyle

    • Evet doğru. Ben de okuyunca öyle düşündüm. Bırakmadığı için de olabileceğinden daha mutsuz..

Yorum bırakın